HAKİM İKİ KEZ TOPLANTI YAPTI
Hatay'da, Gezi Parkı protestoları sırasında başına isabet eden biber gazı kapsülü nedeniyle hayatını kaybeden Abdullah Cömert'in ölümüyle ilgili davanın görülmesine, güvenlik gerekçesiyle alındığı Balıkesir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, başladı. Duruşmaya, Abdullah Cömert'in aile üyeleriyle, Avukat Hatice Can'ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 avukat, müdahil olarak katıldı. Yine sanık polis memuru A.K.'nin avukatları, İbrahim Uzun ile Ceylan Yitmez de duruşmada hazır bulundu. CHP milletvekillerinin yanı sıra, yabancı gözlemciler ile İnsan Hakları Hatay Şube yöneticileri de duruşmayı izledi.
Duruşma başladıktan sonra Mahkeme Başkanı Kemal Yılmaz, yer darlığını nedeniyle ilk olarak avukatların ve Abdullah Cömert'in yakınlarının salona girmesini istedi. Ancak buna itiraz gelmesi üzerine Mahkeme Başkanı Kemal Yılmaz, üye hakimler, Murat Çırakoğlu ve Nalan Doğan ile duruşma salonunun yanındaki odada toplantı yaptı. Ardından duruşma salonuna gelen Hakim Yılmaz, bu kez de avukatlar haricindeki dinleyicilerin duruşma salonunun güvenliğini sağlamak adına dışarıya çıkmalarını ve isim isim içeriye alınmalarını istedi. Buna da itiraz gelmesi üzerine mahkeme başkanı ve üye hakimler, bir kez daha aynı odaya girdi. Bu sırada salonda bulunan avukatlar ile izleyicilere ise, durumu hem alkışlayarak, hem de 'yuh' sesleriyle protesto etti. Heyet kısa süre sonra salona dönüp, bu şekilde duruşmaya devam etmeye karar verdi.
ETHEM SARISÜLÜK'ÜN ANNESİNDEN CUMHURBAŞKANI'NA TEPKİ
Araların ardından Mahkeme Başkanı Kemal Yılmaz, duruşmaya başladıklarını ancak yer darlığı nedeniyle bu sıkıntıların yaşandığını dile getirdi. Bu sırada oturduğu yerden Ethem Sarısülük'ün annesi Sayfi Sarısülük, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı kastederek "... bu salonu genişletmeyi bilmiyor mu?" diye bağırdı. Sayfi Sarısülük'ün bu tepkisi, salonda bulunanlar arasında da gülüşmelere neden oldu.
SANIK POLİSİN SALONUNDA DİNLENMESİ İSTENDİ
Duruşma başladıktan sonra ilk olarak Abdullah Cömert'in ailesinin avukatı Hatice Can söz aldı. Kamu görevlerini yapan kişilerin, karıştıkları hukuksuzlukların sürekli ertelendiği görüşünü savunan Hatice Can, şunları söyledi:
"Abdullah Cömert'i katlettiler. Yakınları ailesi, adalet arayışını sürdürüyor. 17 ay sonra İlk kez yakınmalarını dile getirecekler. Ancak zorluklar çıkartılıyor. Bizler bu güne kadar kaçırılan dosyanın peşinden itirazlarımızı yapabiliyoruz. Biz yargılamanın Hatay'da yapılmasında ısrarcıyız. Çünkü bu tür Sesli Görüntülü Kayıt ve Video Konferans Sistemi (SEGBİS), ancak naklinde sorun olan kişiler ile ağır hastaların durumlarında Kenan Evren'de olduğu gibi kullanılabilir. Ancak burada öyle bir durum söz konusu değildir. Polis 30 yaşında, gepegenç, çevik kuvvette görevli bir polistir. Mahkeme başkanı burada sanığı sorgulamak zorundadır. Biz sanıktan mağdur yaratılan böyle nakil kararlarına da, böyle görüntülü sorgulamaya da itiraz ediyoruz. Polis neden huzurda değildir? Nakilin engeli nedir? Bizim burada adil yargılama için ikna olmamız lazım. Bu tür ifade almanın hukuka aykırı olduğuna inanıyoruz. Sanığın burada sorgulanmasını talep ediyoruz."
Duruşmadaki diğer avukatlar da yine, sanığın duruşma salonunda sorgulanmasını ve görüntülü sorgu sistemine olan itirazlarını anlattı. Saat 14.30'da başlayan ve tartışmalardan dolayı geç başlayan duruşmaya mahkeme başkanı Kemal Yılmaz, ara verdi.
CHP'Lİ VEKİLLERDEN CÖMERT DAVASI DEĞERLENDİRMESİ
Balıkesir'deki Abdullah Cömert davasını izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve CHP milletvekilleri saat 16.30'da duruşma salonundan çıkarak adliye önünde açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda avukat olduğunu hatırlatan Sezgin Tanrıkulu davanın tam bir karmaşa içinde başladığını belirterek şunları söyledi:
"Yargısız infaz, orantısız güç kullanımı sonrası infaz, işkence sonucu infaz ve faili meçhul cinayetlerde failleri korumak amacıyla maalesef davalar Türkiye'nin başka yerlerine gönderiliyor. Her zaman şunu ifade ettik; adalet ihlal edildiği yerde gerçekleşirse ancak adalet olur. Bu dava Hatay'dan buraya 1300 kilometre öteye gönderildi. Muğla'da öldürülen Şerzan Kurt'un davası Muğla'dan Eskişehir'e nakledilmiştir. Yine Ali İsmail Korkmaz'ın davası Eskişehir güvensiz diye Kayseri'ye nakledilmiştir. Böylece sanıklar, özellikle güvenlik mensubu olan sanıklar bir şekilde davaların nakliyle korunmaktalar. Bugün olan da budur. Aylar sonra açılan bir dava var. Sanık olmadığı yerde, sanığın çapraz sorguya tutulmadığı yerde adalet gerçekleşmez. Bugün iyine sanık burada yok. Bu davayı takip etmeye devam edeceğiz."
CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ise, "Bu dava neden Balıkesir'e alındığını anlamış değiliz" derken, duruşmada Ergenekon davasında olduğu gibi yargı terörü estirildiğini iddia etti. Havutça, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu davanın asıl kendisi Hatay'da, dava Balıkesir'de, sanık Mersin'de, tanıklar Hatay'da. Burası güvenli bir yer. Eğer güvenli değilse sanık neden burada değil? Bakın devlet terörü ile gencecik kardeşlerimizin hayatını kaybettiği, devlet şiddetiyle demokrasiye kurban verdiğimiz bu insanlar artık devlet terörü yaşamamalı. Ama önce adalet terörünü yaşamamalı. Burada biz adil bir yargılama olmasını beklerken, avukat arkadaşlarımız, milletvekilleri duruşma salonuna giremiyor. Ergenekon davalarının bir benzeri, bir yargı terörü, bir polis terörü hala burada işletiliyor. Salonun içerisinde savunma haklarını kullanacak olan arkadaşlarımız polis tarafından kameraya alınıyor. Adalet sarayı içerisinde cübbesiyle gezen avukatlar nasıl bir şüphedir ki kamera ile izleniyor" diye konuştu.
CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gezi olayları başladığı zaman müdahale eden 'bu talimatı ben verdim' dediğini aktarırken, Gezi davalarında siyasi baskı yapıldığını iddia etti.

Taylan YILDIRIM- Hilmi DUYAR- Coşkun YAMAN/BALIKESİR, ()-

FOTOĞRAFLI

Kaynak: dha