18 Aralık Dünya Arapça Günü nedeniyle yazılı açıklama yapan Beyt Nahreyn Arap-Arami Birliği, Türkiye’de anadili Arapça olan 8 milyona yakın insan yaşadığına dikkat çekerek, Arapça’nın buna rağmen halen varlığının inkar edilerek, yok sayıldığını kaydetti.
Beyt Nahreyn Arap-Arami Birliği’nce, UNESCO tarafından 2012 yılında ilan edilen 18 Aralık Dünya Arapça Günü’ne ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, Türkiye’de anadili Arapça olan 8 milyona yakın insan yaşadığı belirtilerek, Arapça’nın buna rağmen varlığının halen inkar edilerek, yok sayıldığına dikkat çekildi. Arapçanın, siyasetin her alanında ısrarla inkar politikası sürdürülerek, şoven bir tutumla baskı altında tutulduğunun kaydedildiği açıklamada, “Bu şoven tutumu sergileyen tüm kesimlere bu tutumlarından vazgeçerek uzattığımız kardeşlik ellini tutmalarını ve dayanışma içinde olmaları çağrısında bulunuyoruz” denildi.
"ARAP HALKI KÜRTLERİN MÜCADELESİNİ ÖRNEK ALMALI"
Türkiye’de halen Türkçe dışındaki diller olan Kürtçe, Arapça, Ermenice, Süryanice ve diğer azınlık dillerinin günlük yaşamda kullanması önündeki engellerin devam ettiğinin ifade edildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Anadili üzerindeki tüm baskı ve engellere rağmen örgütlenmesini güçlendiren Kürt halkı, bölge illeri başta olmak üzere birçok ilde kendi kurumlarını oluşturarak, asimilasyon politikalarına karşı başarılı mücadelesini sürdürüyor. Kürt halkının mücadelesi ‘Kürt yoktur’ söylemlerini boşa çıkarmış ve direnişleriyle sağlam bir cevap vermiştir. Gelinen aşamada artık Kürtlerin var olduğu gerçeği kabul ediliyor. Arap halkı olarak Kürtlerin bu meşru mücadelesini örnek alarak Türkiye’deki mevcudiyetini ortaya çıkaran bir kararlılık mücadelesi vermelidir. Coğrafyamızda yaşanan asimilasyon ve katliam gibi tüm olumsuzluklara rağmen varlığımızı koruyarak bu günlere geldik. Bu coğrafyanın asal bir unsuru olarak dilimizle kültürel yapımızla varlığımızı özgürce yansıtma hakkımızın olduğuna inanıyoruz. Bu konuda mücadelemizi kültürel özgürlüğümüzü kazanana kadar sürdürmeye kararlıyız."
"YERLEŞİM YERLERİNE ARAPÇA İSİMLERİ İADE EDİLMELİ"
Aydınlara ve aktivistlere çağrıda bulunulan açıklamada, şu ifadelere de yer verildi:
"Arapçanın Türkiye’de konuşulan lehçeleri, çeşitli konuşma dili metinleriyle kayıt altına alınmalıdır. Bu kayıtlar, çözümlenerek, standart Arapça’dan hangi noktalarda ayrıldığı, diyalekt ve lehçelerde ne tür farklılıklar gösterdiği belirlenmelidir. Türkiye Araplarının, dinsel inançları Müslümanlık, Alevilik, Nusayrilik, Hristiyanlık ve dinsel uygulamaları, her türlü önyargıdan ve öznellikten uzak bir biçimde değerlendirilmelidir. Her şehirde yaşayan Arap ve Aramilerin asimile olmuşlarsa bile nüfus oranları tespit edilerek izlenmelidir. Bu oranlara uygun bulundukları yörede oranlarına uygun siyasal temsil haklarını sağlamak için çaba sarf edilmelidir. Türkiye Araplarıyla ilgili bütün sözlü ve yazılı edebiyat ve felsefi ögeleri; halk hikayeleri, masallar, dinsel hikayeler, dinsel veya din dışı içerikli türküler, gazeller, ağıtlar, maniler, medreseler ve eğitim kurumları, tarikatlar ve mezheplere etkileri, politik kişiliklerle bilgiler derlenmelidir. Türkiye’de Arapların yaşadığı yörelerdeki yerleşim yerlerinin, Şehir, köy, belde ilçe sokakların, caddelerin, mahallelerin, semtlerin Arapça özgün adları iade edilmelidir."
Kaynak: iha