Cumhuriyetin kuruluşunun 91’inci yılı etkinlikleri kapsamında Mersin Üniversitesi’nde (MEÜ) ’Cumhuriyet Paneli’ düzenlendi. Panelde, Cumhuriyetin aydınlanma, dil, kültür ve değer gibi farklı bağlamlarda ele alındı.
Prof. Dr. Faik Kanatlı moderatörlüğünde yapılan panelin konuşmacıları, Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Namık Kemal Şahbaz, Doç. Dr. Kadir Ulusoy, Yrd. Doç. Dr. Orhan Özdemir ve Yrd. Doç. Dr. Oğuz Ergene’ydi. Paneli dinleyenler arasında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Aksan, Genel Sekreter Prof. Dr. Burak Çimen, öğretim elemanları ve öğrenciler yer aldı. Panelistleri tanıtarak oturumu başlatan Prof. Dr. Faik Kanatlı, Cumhuriyetin en önemli vurgusunun yurttaşlık bilinci olduğunu söyledi. Avrupa Birliği’nin (AB) aktif demokratik yurttaş yetiştirmeyi görev edindiğini kaydeden Kanatlı AB’nin, sadece yurttaş olmanın yetmediğinin aktif demokratik yurttaş olunması gerektiğinin altını çizdiğini ekledi. Kanatlı, aktif demokratik yurttaşın özelliklerini ise bilgiye erişebilmek, bilgiyi çıkarılmayabilmek ve nihayetinde kendi bilgisini üretebilmek olarak sıraladı ve ardından ilk sözü Doç. Dr. Namık Kemal Şahbaz’a verdi.
Doç. Dr. Şahbaz ’Mili Günler ve İşlevleri’ başlıklı konuşmasında 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim tarihlerinde yaşlananların bir değer olarak benimsenmesi ve gelecek nesillere aktarılması konularına yer verdi. Bu ülkeyi ayakta tutacak değerlerin gelecek kuşaklara aile ve devlet kanalıyla aktarılacağını söyleyen Şahbaz, “Türkiye’de bu aktarımlar Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla gerçekleşir. Milli Eğitim, bir yönüyle çocuğun dört yaşından itibaren bilinçlenmesi ve donanması için farklı eğitim kurumlarında uğraş verir. Bu uğraş içinde tanımlı görevinin olması gerekir. Bu tarihlerin güzelliklerini ve önemini artık çocuklarımıza aile içinde verme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu yolda elimizde bu günlerin önemini ve bizlere kattığı değerleri çocuklarımıza aşılayacağımız çok değerli edebi metinler var” dedi
Doç. Dr. Kadir Ulusoy da ’Bir Değer Olarak Cumhuriyet’ başlıklı sunumunda, bir değer olan Cumhuriyetin siyasallaştırmaya, kutuplaşmaya ve ayrıştırmaya açık hale gelmesinden yakındı. Özellikle eğitimcilerin birleştirici bütünleştirici olması gerektiğini belirten Ulusoy, Atatürk ilkelerinin bunu gerektirdiğini kaydetti. Uzun yıllar tartışmasına rağmen içi bir türlü doldurulamayan kavramlardan birinin de cumhuriyet ve cumhuriyet algısı olduğunu belirten Ulusoy, “Cumhuriyet bir değerdir. Bugün burada farklı etnik yapılardan, düşüncelerden, inanışlardan insanlarız. Burada bulunup fikirlerimizi özgürce söyleyebilmemizi cumhuriyete borçluyuz. Cumhuriyet bize sadece seçme ve seçilme hakkını tanımadı. Cumhuriyet demokrasinin en iyi uygulandığı rejimdir” diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Ergene ise ’Cumhuriyetin Dilsel ve Kültürel Kazanımları’ çerçevesinde gerçekleştirdiği konuşmasında Cumhuriyet döneminde Türkçe üzerine yapılan çalışmalar ve Türk dil devrimi hakkında bilgiler verdi. Kurtuluş savaşından sonra Türkiye’de her alanda yeniden yapılanmaya gidildiğini ifade eden Ergene, bu süreçte toplumsal alanda da dev yeniliklerin gerçekleştirildiğini belirtti ve ümmet toplumundan uluslaşmaya, imparatorluktan ulus devlete geçişte dilin en önemli öğelerin başında geldiğini aktardı. Latin yazısının Osmanlı imparatorluğuna girişinin 2’nci selim döneminde gerçekleştirdiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Ergene girdiğini bu dönem itibariyle dil konusunda yaşanan gelişmeleri tarihsel olarak sıraladı. 1923’ten 1928’e kadar Türkiye’de alfabe değişikliği üzerine yoğun çalışmalar yapıldığını söyleyen Ergene, bu çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Yeni Türk harflerine ait kanunun 3 Kasım 1928’de kabul edildiğini aktaran YErgene harf devriminin Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişle bağını koparmasının göstergelerinden biri olduğunu kaydetti. Yeni harflerin kabulünün yazı ve dil devrimini getirdiğini belirten Ergene, Atatürk’ün kültürün en önemli öğesi olan dile her zaman büyük önem verdiğini belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Orhan Özdemir de ’Cumhuriyet ve Aydınlanma’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Aydınlanmanın temel noktasının bilgilenme, bilgiyle gerçeğe yaklaşma çabası olduğunu aktaran Özdemir, bu anlamda aydınlanmanın tarihini ilk çağlara götürmenin mümkün olduğunu ifade etti. Özdemir, ülke olarak etkilendiğimiz, ilkeleştirdiğimiz batı aydınlanmasının 14’üncü yüzyılda İtalya’da ortaya çıkan ve insanı merkeze alan hümanizme dayandığını aktardı. 16’ıncı yüzyılda Martin Luther’in İncil’i Almancaya çevirmesiyle ulusal dillere yönelişin hakim olduğunu söyleyen Özdemir, bu aydınlanmanın 18’inci yüzyılda ise kendini Fransız Devrimi’yle gösterdiğini belirtti.
Panelin sonunda panelistlere sorulan soruları yanıtladı.
Kaynak: iha