Başbakan Ahmet Davutoğlu, yüzde 10 seçim barajı tartışmalarına ilişkin, "AK Parti’yi engelleme ihtimalinin olmadığını görünce baraj tartışmalarından medet umuyorlar. Medeti baraj tartışmalarından ummasınlar. Milletten medet umsunlar, bizim muhalefet partilerine tavsiyemiz bu. Ankara’da baraj hesabı yaparak Türkiye’de seçim kazanılmaz, emanet devralınmaz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Polonya ziyareti öncesi Esenboğa Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, Polonya’nın Türkiye ile tarihi derinliği olan bir ülke olduğunu belirterek, 2014 yılında diplomatik ilişkilerin 600. yılının idrak edildiğini ifade etti. Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin birçok açıdan önemli olduğuna işaret eden Davutoğlu, siyasi ilişkilerde hiçbir sorun olmadığını dile getirdi. Türkiye’nin G-20’deki dönem başkanlığı ile birlikte Avrupa’daki ekonomik krize yönelik istişarede bulunacaklarını ifade eden Davutoğlu, Doğu Avrupa ve Karadeniz bağlamında Ukrayna krizi, Ortadoğu ve uluslararası ilişkilerin de istişare edileceğine dikkati çekti.
Açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, bir gazetecinin "Bugün üç önemli isimle görüştünüz Avrupa Birliği konusunda. AB konusunda Türkiye’ye bakış açılarında bir değişiklik var mı? Türkiye’den yeni talepler oldu mu?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Türkiye-AB ilişkileri her iki tarafa için de son derece önem taşıyan ilişkilerdir. Son yıllarda fasılların açılması bağlamında ciddi siyasal engellerle karşılaştık. Türkiye, sıradan bir aday değildir. Bu müzakerelere ivme katılması siyasi bakımdan en önemli önceliklerden birisidir. Tekrar, güçlü bir şeklide bu iradeye, AB’de yeni komiserler göreve başladı. Bu komiserlerin ilk ziyaretlerini kolektif olarak ziyaret yapmaları önemlidir. Üç ana başlık üzerinde durduk. Birincisi Türkiye-AB müzakerelerinin hızlandırılması, ikincisi Türkiye’nin vize ve Gümrük Birliği bağlamında haklı taleplerin ele alınması, üçüncüsü de komşu bölgeleri takip edecek ortak strateji. Bu mekanizmanın devamlılığını istiyoruz, yani komiserlerin tek tek değil, kolektif olarak ziyaret yapmaları. Ocak ayında da ben bizzat Brüksel’e giderek temaslarda bulanarak ilk istişareleri yapacağız. AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir ivme katmaya kararlıyız. Komiserlerin ziyaretinin ilkini Türkiye’ye yapması olumlu bir adım."
Çözüm süreci konusunda Cumartesi günü gerçekleştirilen çözüm süreci toplantısının hatırlatılması üzerine Başbakan Davutoğlu, "Durumu değerlendirdik. Bizim baştan itibaren siyasi irademiz açık ve netti. Bu konuda da hiçbir zaman tereddüdümüz olmadı. Zihnimiz ve uygulayacağımız eylem planı son derece berraktır. Ancak, aynı berraklığı taraflardan görmek en tabii talebimizdir. 6-7 Ekim olaylarında sergilenen tutum, çözüm sürecinde maalesef çözüm sürecinde sıkıntılar doğurmuştu. Biz her zaman söylediğimiz gibi çözüm süreci toplumun her kesimiyle yürüttüğümüz bir süreçtir. Önümüzdeki günlerde nihai sonuca gidecek şekilde çözüm sürecinin işletilmesidir önemli olan. Bu da bir daha bu topraklarda hiçbir şekilde şiddet ve silah temelli hak arayışının olmayacağı, demokrasinin tam olarak sağlandığı, Türkiye’nin bütünlüğüne zarar verecek hiçbir faaliyete de izin verilmeyeceğini ifade etmek isterim" diye konuştu.
Hafta sonu yaptığı il ziyaretlerini hatırlatan Davutoğlu, "Şu açık bir husustur, halkımız çözüm sürecini benimsemiştir. Bu artık halkımızın sahiplendiği bir süreçtir. Bazı provokatif çalışmalar olsa bile kesinlikle bu tren bu raydan çıkarılmayacak ama trenin de menzile ulaşması için herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi gerekir" dedi.
Başka bir gazetecinin, "Yüzde 10 seçim barajında hak ihlali yapıldığı iddiaları Anayasa Mahkemesi’nin gündeminde. Önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi bunu karara bağlayacak. Arınç’ın açıklamaları oldu ’parlamento gereğini yapar’ dedi. Yeni bir seçim barajı gündeme gelir mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, "AK Parti barajdan herhangi bir engelden korkarak siyaset yapan bir parti değil. 2001’de bu baraj vardı, 2002’de yeni kurulmuş bir parti olarak bu emaneti devraldık. Hiçbir şeyden korkmadık. Parti kapatma davası açtılar, her türlü engeller çıkarıldı ama hiçbir zaman AK Parti herhangi bir mazeretin arkasına sığınma ihtiyacı hissetmedi. Tabiri caizse milli iradeyi gümbür gümbür seslendirerek, kapalı kapılar ardında değil biz hep meydanlarda halkımızla birlikte siyaset yaptık. Başarının oradan geleceğine inandık. Oturup da Ankara’da acaba baraj ne olacak diye bir hesap içinde değiliz. Diğer partiler bazı beklentiler içinde Ankara’da hesaplar yapıyor olabilirler, bizim hesabımız milletle. Milletten aldığımız emanetle ne Ankara’daki süreçten medet umarız ne de kapalı kapılar ardında koalisyon çalışmalarına izni veririz" şeklinde konuştu.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın alacağı kararın önemli olduğunu belirten Davutoğlu, "Bu açıklamada, bunun teknik bir süreç olarak devam ettiği vurgulanıyor. Bu teknik süreçlerin zamanlaması da önemlidir. Biz, geçen sene Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlığında açık davette bulunduk. Hiçbir tepki vermeyenler seçim yaklaşınca, AK Parti’yi engelleme ihtimalinin olmadığını görünce baraj tartışmalarından medet umuyorlar. Medeti baraj tartışmalarından ummasınlar. Milletten medet umsunlar, bizim muhalefet partilerine tavsiyemiz bu. Ankara’da baraj hesabı yaparak Türkiye’de seçim kazanılmaz, emanet devralınmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bu meseleyi 1995 tarihli Anayasa Mahkemesi’nin kararının doğruluğuna uygun bir biçimde, 2008 tarihli AİHM kararına uygun bir şekilde neticelendirmesini bekliyoruz. Temsille istikrarın bir dengeye oturması lazım. Temsil ile istikrarı gözeten bir sonuç ortaya çıkarsa, bunu saygıyla karşılarız. İstikrara zarar verecek bir sonuç ortaya çıkarsa, son 12 yıldaki istikrarın getirdiği kalkınmayı gören halkımız da çelişkili durumu kabul etmeyecektir. Bizim teklifimiz, geçen sene yaptığımız teklifler hepsi masadadır. Bu teklif masadayken bunu cevaplandırmayanların şimdi söyleyecek sözü yok" açıklamasında bulundu.
MİLLİ EĞİTİM ŞURASI’NDA ALINAN KARARLAR
Geçtiğimiz hafta yapılan Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararları konusundaki tartışmaların sorulması üzerine Davutoğlu, "Milli Eğitim Şurası her kesimin katıldığı geniş katılımlı bir platformdur. Orada her şey tartışılır, her konu gündeme gelir. Öyle bir hava verilmiş ki sadece Osmanlıca, din dersi tartışılmış gibi. Milli Eğitim Şurası’nda her konu tartışılır. Dolayısıyla konuyu böyle bir iki hassas unsura atfen sadece bunlar tartışılmış gibi intiba vermek, orada her şeyden önce şuraya katılan bilim adamlarına, görüş beyan edenlere haksızlıktır. Bu Milli Eğitim Şurası kararları daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilir, Milli Eğitim Bakanlığı Bakanlar Kurulu’na getirir ve orada değerlendirilir. Daha bu aşamaları geçmeden tabiri caizse bir bardak suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Osmanlıca konusu, Osmanlıca denilince arkadaşlar yabancı bir dilden bahsedildiğini zannediyorlar. Osmanlıca bugün kullanılan Türkçe’nin bir başka alfabeyle yazımıdır. CHP Grup Başkanvekilinin bir ifadesi var, mezar taşlarını mı okuyacaklar diye. Maalesef mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez. Maalesef sizin döneminizde bu mezar taşlarından bir şey bırakılmadı, tarih tahribatı yaptınız. Osmanlıca Türkçe’dir, herkes bunu bilsin. Şimdi, Almanca veya İngilizce geçmişte farklı alfabeyle yazılanı Almanca metni Alman aydını okuyabiliyorsa, Goethe’yi okuyabiliyorsa, bir Türk aydınının da bırakınız Namık Kemal’i aslından okumasından kim niye rahatsız? Okuyamıyorsa bir zaaftır. Bahsedilen dil yabancı dil değildir, düşman bir dil değildir, kastettikleri gibi Ortaçağ karanlığında gelen bir dil de değildir. Sosyal bilimlerde zaten Osmanlıca Türkçe. Kadim Türkçe desek, karşı mı çıkacak? Nedir bu Osmanlı alerjisi anlamıyorum. Namık Kemal, Ömer Seyfettin Türkçesi desek karşı mı çıkacaklar? Burada teklif edilen şey de nedir? Sosyal bilimler liselerinde zaten mecbur. İsteyen öğrenir seçer, isteyen seçmez, teklif edilen bu. Nedir bu tarih alerjisi, kültür düşmanlığı anlamak mümkün değil. Herhangi bir sahafa gitseler, bırakınız O CHP sözcülerine söylüyorum. Bırakın mezar taşlarını okuruz, o mezar taşlarına hürmet de ederiz. Hürmetsizlik etmesinler, biz onları yaşatırız da" ifadelerini kullandı.
"SİZ BİRİNCİ MECLİS’İN METİNLERİNİ OKUYABİLİR MİSİNİZ?"
"Siz Birinci Meclis’in metinlerini okuyabilir misiniz" diye soran Davutoğlu, “Okuyamazsınız. Bu bir zaaf değil mi? Eğer alfabe denetimi yapılmışsa bu geçmiş alfabeyi karanlık şekilde kullanmaya bir zemin mi teşkil eder. Zaten Türkiye’de zaten geçiş süreci yaşanmış, bu tahripkar bir şekilde anlaşılmış. Bir dönem, Osmanlı arşivlerini okuyacak arşiv uzmanı kalmamıştı bu ülkede. Madem ki açtılar bu dosyayı işlemeye devam edeceğiz" dedi.
ZORUNLU DİN DERSİ
Zorunlu din derslerine ilişkin olarak Başbakan Davutoğlu, "Zaten varolan uygulama dışında olmayan bir teklif edilmedi ki. Bir teklif söz konusu. Benim Alevi önderleriyle yaptığım toplantıda da zaten din kültürü ve ahlak dersine kimse karşı çıkmıyor. Bizim bundan sonra konuşmamız gereken din kültürü ve ahlak bilgisi müfredatında bütün dinleri, mezhepleri kuşatıcı bir müfredatın uygulanması. Bunları istişare ederek en doğruyu bulacağız. Nihayet din kültürü dersi de yabancı bir ders değil. Hele hele Kılıçdaroğlu’nun Ortaçağ karanlığı demesi, bırak onu Avrupalılar söylesin. Bizim için Ortaçağ dediğiniz çağlar, insanların eşitliğini savunan, başka medeniyetin doğduğu çağ da var. Kendisinin de zikrettiği, Yunus Emre onun Ortaçağ dediği dönemde şiirlerini okudu. Böyle oryantalist kalıplarla düşünmek aydın olmaya yakışmaz, siyaset yapıyorsanız siyasi söyleme de yakışmaz. Her bir sözünüz Ortaçağ karanlığı dediğinizde, Konya’daki Mevlana aşıklarına, Hacı Bektaşi Veli’ye karanlık demiş oluyorsunuz. Bırakın artık biraz çağdaş olun. Eğer konuşacaksak belli bir seviye ve düzeyde konuşmamış lazım. Her bir mezhebin din kültürü derslerinde okutulmasını isteriz" diye konuştu.
Kaynak: iha