"OSMANLICA ÖĞRENİLECEK VE ÖĞRETİLECEK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Bilkent Otel'de düzenlenen Din Şurası'na katıldı. Türkiye'nin, Batı'daki tartışmaları doku uyuşmazlığı nedeniyle yaşamadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Batılılaşmanın bir taklit şeklinde sorgusuz, sualsiz kabul şeklinde ilerlediği son 200 yıllık süreçte Türkiye'nin de batıdaki tartışmaları yaşaması istenmiş ancak çok bariz bir doku uyuşmazlığı ortaya çıkmıştır. Batı'da yaşanan tartışmalar Türkiye'de yaşanmadığı ve çok tabi bir biçimde bir doku uyuşmazlığı ortaya çıktığı için ülkemiz 200 yıldır devam eden tartışmalara anlaşmazlıklara bunun yol açtığı baskı ve zulümlere ayrışmalara maalesef zemin olmuştur. Cumhurbaşkanı sıfatıyla benim ilgi alanım meselenin pratik boyutu. Cumhurbaşkanı olarak bu ülkede dine ait tüm meselelerin artık özgürce ve özgüvenle ele alınabilmesi için ilgili kesimleri cesaretlendirmekle mükellef olduğum inancı içindeyim." 
Eğitim şurasındaki Osmanlıca tartışmalarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi:
"Bunun öğrenilmesini istemeyenler var. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek. Bu dinin bir sahibi var. Sahibi, bu dini dünya var oldukça muhafaza edecektir. Cumhurbaşkanı olarak bir görevim de sizi yüreklendirmektir. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan gerekli soruları sorun. Defanstan çıkın, ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacağız. Bu millet her zaman sizin yanınızdadır. Sizinle beraberdir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamofobiklere göre İslam dünyasının din nedeniyle geri kaldığını ifade ederken 200 yıldan bu yana bu ülkede bazı konuların özgürce ve cesaretle ele alınamadığını ifade ederken, şöyle dedi:
"Türkiye'nin hemen her meselesinde bir şekilde özne olan odak noktasında olan din konusu objektif, korkulardan uzak, mahalle baskısından uzak şekilde gündeme taşınamamıştır. Dindarlık ile cehalet hep eş tutulmuştur. Din ve dindarlık yobazlığın, gericiliğin, baskının nedeni olarak lanse edilmiştir. İslamofobiklere göre İslam dünyasının geri kalmasının nedeni dindir. Bilimde ve teknolojide geride kalmanın nedeni işte bu İslamofobiklere göre dindir. İslam dünyası ve İslam dünyasının münevverleri defansta kalmaktan ofansif bir hareketin içine girmemiştir girememiştir."
"DİNİMİZE, VAHİYE CİDDİ BİR SALDIRIDA BULUNMUŞLARDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dininin "Oku" diye emrettiği halde ilmi reddettiği gibi sunulması için çaba harcandığını anlatırken, "Böyle bir dinin mensubuyken aklın ve bilimin tek çıkış yolu gibi gösterilmesi manidardır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede kimi zaman Kuran'ın okunması, öğretilmesi, ezanın aslıyla okunması dahi yasaklanmıştır. Başörtüsü, din eğitimi yasaklanmış, kimi camiler ahır olarak kullanılmış. Namaz kılanlar horlanmış ve bazı imkanlardan da mahrum bırakılmıştır. Din ve dindarlar söz konusu olduğunda her türlü tasarruf yapılabilmiştir. Bırakınız dinin yaşanmasını bırakın, dinin konuşulmasına, dine ve dindarlara yönelik saldırılara karşı cevap verilmesine dahi imkan verilmemiştir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahte hocaların, dindarların toplumu zehirlemek için yaptıkları mücadelenin bu ülkede desteklendiğini, hatta teşvik edildiğini belirtirken, "Sözüm ona alimlerin sırtları sıvazlanmıştır. Vatanına ihanet şebekesi kuran din adamı maskesi altındaki şarlatanlar, ulusal ya da uluslararası teşviklere mazhar olabilmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dini sinsice çarpıtmaya çalışanların ekran yoluyla bu ülkede "imkanına imkan kattığını" kaydederek şöyle devam etti:
"Eğer hedef yapılıyorsak boşuna yapılmıyoruz. 200 yıldır sorulamayan soruları sorduğumuz için içeride ve dışarıda hedef oluyoruz. Yakın bir geçmişte dindar nesil dediğim için, başörtüsü yasağını kaldırdığımız, eğitimde 4+4+4 modelini yani '444' modelini getirdiğimiz için, çok ağır eleştirilere, hakaretlere hatta saldırılara maruz kaldık. Zorunlu din dersini tartışıyorsunuz da zorunlu fizik dersini neden tartışmıyorsunuz dediğim için içeride dışarıda saldırıya maruz kaldık. 'Amerika kıtasına Müslümanlar daha önce oraya ulaşmıştı' dediğimiz için saldırıya maruz kaldık. Ardı ardına buna yönelik kitaplar ortaya çıkmaya başladı. Kadın için asıl kavramın eşdeğer olması gerektiğini söylediğim için saldırıya maruz kaldık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya ekonomik sistemine sağlam eleştiriler getirdikleri,  "Petrolü, elması, altını çalıyorsunuz kendi şaşalı medeniyetlerinizi sömürü üzerine kuruyorsunuz" diye yüksek sesle haykırdıkları için kendilerinden rahatsız olanların çıktığını anlattı. Erdoğan, şöyle devam etti:
"İslam ülkelerine hitaben dünyada şu anda sondan 50 ülke içinde 27'sinin İSEDAK toplantısında İslam ülkesi olduğunu söylediğimiz için rahatsız olanlar oldu. İçerdeki taşeronlar bu saldırılara neden oluyor. Uluslararası medyadan bizim bu sözlerimizi eleştiri konusu yapanlar neyi sorguladığımızı biliyor. 200 yıldır sorulmayanları artık soruyoruz. Bize dayatılan ezberleri bozuyoruz. Onlar susmamızı istiyor biz ısrarla 'Filistin' diyoruz, Suriye'den adalet istiyoruz. 'Dünya 5'ten büyüktür' diyoruz. Bu işlerine gelir mi? Gelmez. Kaptıkları bu saltanatı asla bırakmazlar. Ellerindeki her türlü araçla üzerimize gelmeye devam edecekler. 1.5 milyarlık İslam coğrafyasını orada temsil eden bir tane ülke yok. Nerede adalet? Bunu kendileriyle konuştuğumuzda da inanın cevap dahi veremiyorlar. Onlar 1. Dünya Savaşı'nın şartları idi. Çok geride kaldı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belli kesimlerin yazarlar, sanatçılarla, ellerindeki tüm araçlarla, besleyip büyüttükleri Müslüman görünümlü misyonerleri ile ihanet şebekeleriyle üzerlerine geleceğini Haşşaşiler'in lideri 'Hasan Sabbahlarla', siyasette firavunlarla oyunlar kuracaklarlarını ifade etti. Erdoğan, "Geri adım atmayacağız. Yaptığımız bir yanlışın yerine başka bir yanlışı ikamet etmek değildir. Biz normalleşme istiyoruz. Bu mücadeleyi veriyoruz" açıklamasında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi:
"Bu hak, hukuk, adalet mücadelesidir. Bize din, sanki devlete tehdit gibi bir anlayışı, zihniyeti dayattılar. Biz sanal bir tehditten yola çıkıp devletin din üzerinde 10 yıllardır kurduğu baskının artık sona ermesi gerektiğini savunuyoruz. Din ve devlet işleri ayrı olsun diyerek dine yönelik her türlü saldırıyı meşru görenler, kendi yapay dinlerini devleti egemen kılmanın mücadelesini verdiklerini bilincinde değiller."
"KENDİLERİ YAPTILAR KENDİLERİ TAPTILAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dini ve kamusal alandaki görünümüne karşı husumet besleyenlerin yarın yazacaklarını bildiğini ancak, yine de söylemek durumunda olduğunu bildirirken şöyle konuştu:
"Aslında kendi elleriyle kendi dinlerini icat etmiş olduklarının farkında değiller. Bilinçli ya da bilinçsiz yurttaşlık benzeri din icat ederek İslam'ın karşısına kendi yapay dinlerini koymanın çabası içinde olduklarını bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar. Bu ülkede çıktılar "sipariş şairleri" çıktı bunların. Kabe Arap'ın olsun bize Çankaya yeter dediler. Bu zihniyet helvadan put yapma zihniyeti değil de nedir? Kendileri yaptılar kendileri taptılar. Bunu hala ikamet etmek isteyenler var. İşte bunun için normalleşme, özgüven, cesaret diyoruz. 100 bini aşkın din adamımız var bunun için ülkemizde. Demokrasi, özgürlük diyoruz. 200 yıldır yaşanan baskılara rağmen köklerimizle kesilmeye çalışılan irtibata rağmen Türkiye'nin alimleri ayaktadır."
Eğitim şurasındaki Osmanlıca tartışmalarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlıca'yı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar bulunduğunu, bu kesimin "Mezar taşlarının okunmasını mı öğreteceğiz?" dediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları ekledi:
"O mezar taşlarında bir tarih yatıyor. Bunu bilmemekten büyük cahalet, acz olabilir mi? Bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı. Bizim şah damarlarımız koparıldı. İlimde çok büyük güçlere sahip olan bir milletin bu ilmi kaybetmesi felakettir. Bunun öğrenilmesini istemeyenler var. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek. Bu dinin bir sahibi var. Sahibi, bu dini dünya var oldukça muhafaza edecektir. Cumhurbaşkanı olarak bir görevim de sizi yüreklendirmektir. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan gerekli soruları sorun. Defanstan çıkın, ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacağız. Bu millet her zaman sizin yanınızdadır. Sizinle beraberdir."

Kaynak: dha