Partisinin Diyarbakır’da düzenlediği ’Geleceği Birlikte Kuruyoruz’ toplantısına katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşların AK Parti’ye 12 yıl süre verdiğini belirterek, kendisinin sadece 4 yıl süre istediğini ifade etti.
CHP, ’Geleceği Birlikte Kuruyoruz’ toplantıları çerçevesinde Diyarbakır’da bölge toplantısı düzenledi. Toplantıya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Genel Başkan Yardımcıları Umut Oran, Tekin Bingöl, bazı CHP’li milletvekilleri ve çok sayıda partili katıldı. Toplantı, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile şehitler, iş kazalarında hayatını kaybedenler ve madenciler için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
"İYİ Kİ DİYARBAKIR’A GELMİŞİM"
Toplantıda yapılan açılış konuşmalarının ardından konuşan Kılıçdaroğlu, toplumun kavgadan bıktığını ve barışa susadığını belirterek, anaların çocuklarını güvenli bir şekilde askere ve okula göndermesini istediklerini ifade etti. Bu konuda karalılıkla yol alacaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, kimsenin bundan endişesinin olmamasını istedi. Diyarbakır’a en son 20 Haziran’da geldiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Burada sivil toplum örgütleri ile bir araya geldik. Onlar sordular ben cevapladım. Ve buradan ayrılırken evet iyi ki gelmişim, iyi gelip konuştuk, tartıştık dedim. Ve şunu anladım, bu ülkede çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Yeter ki ortak aklı bir araya getirelim ve saygı içerisinde birbirimizi dinleyeyim. Biz aynı coğrafyada yaşıyoruz o zaman çözülemeyecek sorunumuz yok" dedi.
"CHP’YE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR"
Diyarbakır’da 9 bin yıllık bir uygarlığın olduğunu ve 27 büyük devletin bu topraklardan gelip geçtiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Bu topraklardan geçerken eserlerini bıraktılar. Dolayısıyla o kültürler artık bizim kültürümüz. O eserler artık bizim eserlerimiz o tarih artık bizim tarihimiz. Tarihimizle her zaman gurur duyduk, gurur duymaya da devam edeceğiz. Farklı kültürlerden, farklı inançlardan insanlarımızla aynı yerdeyiz. Diyarbakır’a gelirseniz camileri, kiliseleri, bütün inançları barış içinde görürsünüz. Farklı kültürler var. Farklı kültürlerde kavgasız bir ortamda yaşandığını görürsünüz. O zaman bize düşen bunu yaşatmak. Bütün kültürleri inançları saygıyla karşılamak. Bunu yapmak hepimizin ortak görevidir. Sadece CHP’nin değil herkesin ortak görevidir. Bunu yerine getirmek için de CHP’ye büyük görevler düşüyor" diye konuştu.
"DİYARBAKIR HAK ETMEDİĞİ BİR KOŞULDA YAŞIYOR"
Dünyanın bütün kültürlerinin bir arada olduğu bir Diyarbakır’dan söz ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Diyarbakır hak etmediği bir koşulda yaşıyor. Diyarbakır zengin bir kültürden, derin bir yoksulluk yaşıyor. Üzerinde durmamız gereken konulardan birisi de budur. 1930’da Türkiye’nin üç büyük sanayi kentinden biri Diyarbakır’dı. Bugün Diyarbakır bu süreç içinde yoktu. Sosyo ekonomik gelişme açısından baktığımızda 67’nci sırada değerli arkadaşlar. Neden Diyarbakır 67’nci sırada. Bu kadar zengin bir kültürü, görkemli bir tarihi varken neden 67’nci sırada. Kişi başına düşen gelir Türkiye ortalamasının yarısı. İşsizlik diz boyu. İşsizlik yüzde 30’ları aşmış durumda. Bu sorunlara çözüm üretilmeyecek mi? Bu sorunlara çözüm üretilmek zorundayız. Her çocuğumuz mutlaka işi olmalı. Kadınlar huzur içinde eşlerini bekleyebilmeli. Bu mücadeleyi yapacak mıyız elbette yapacağız. Buraya gelişimizin nedenlerinden biri de elbette bu arkadaşlar."
"SADECE 4 YIL İÇİN YETKİ İSTİYORUM"
AK Parti’nin Diyarbakır’a fabrika değil, hapishane sözü verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Hapishane sözü verdin de ne oldu? Hapishane sözü verdi oyları topladı. O nedenle buradan bütün Diyarbakırlılara sesleniyorum. Urfalılara, Bitlislilere, Vanlılara sesleniyorum. İşsizlik mi var, evet var. Sizden sadece ve sadece 4 yıl için yetki istiyorum. Kadınları sabahın köründen akşama kadar 50 lira için PTT’nin önünde kuyruğa diziyorlar. Buradan bütün kadın kardeşlerimize sesleniyorum 50 lira için seni o kuyruğa dizen namerttir. Ben onu yapmayacağım. Hiçbir zaman para için kuyruğa girmeyeceksiniz. Aile sigortası yapacağız. Evinizde oturacaksınız. Bankada hesabınız olacak. Gideceksiniz memur gibi işçi gibi emekçi gibi paranızı çekeceksiniz. Diyarbakırlı, doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli yoksul kadın kardeşim bunu hafızasının bir köşesinde tut. Neden kuyruğa gireceksin. Neden yoksulluğunu teşhir edeceksin. Bizim siyasi anlayışımızda kültürümüzde şudur sağ elin verdiğini sol el görmeyecek."
"AKAN KAN YETMEDİ Mİ HALA"
Türkiye’nin 30 yılı aşkındır bir sorununun olduğunu, bunu da herkesin kendine göre tanımladığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Adı ne olursa olsun ortada bir gerçek var. 30 yıldır devam ediyor mu, evet ediyor. CHP olarak söyledik bu sorun güvenlik önlemleri ile çözülemez dedik. 35 yıldır sorunu çözmeyi güvenlik güçlerine havale ettiler. Kimler siyasiler. Biz de dedik 30 yıllık tecrübe yetmedi mi? Akan kan yetmedi mi hala? Sorunu demokrasi ve özgürlükle çözeceğiz. Sizden 4 yıl için yetki istiyorum. Bu ülkenin sorunları nasıl çözülür. 12 yıl süre verdiniz Adalet ve Kalkınma Partisi’ne. 12 yıl sonra kadınlar 50 lira için PTT kuyruğunda bekliyor. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik diz boyu. 12 yıl süre verdiniz. Ben 12 yıl değil, sizden 4 yıl süre istiyorum. 12 yıl süre verdiniz geldi Diyarbakır’a hapishane sözü verdi. Ben fabrika, iş, demokrasi ve barış sözü veriyorum" şeklinde konuştu.
"SİYASETÇİ OLARAK VİCDAN AZABI DUYUYORUM"
Bu kadar yoksulluğa ve işsizliğe tahammül edemediğini ve bir siyasetçi olarak vicdan azabı çektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bizler hep beraber bir mücadelenin parçasıyız. Eğer bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürürsek Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeriz. Hapishane sözü verenler o hapishanelerde nelerin yaşandığını hangi dramların yaşandığın biliyorlar mı?" ifadelerini kullandı.
"BU BÖLGE BÜYÜK ACILAR YAŞADI"
Diyarbakır Cezaevi’nde işkence ve kötü muamele gören iki mahkumun yaşadıklarından da örnekler veren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu bölge büyük acılar yaşadı. Neden biz diyoruz ki Diyarbakır cezaevi insanlık müzesi olsun. Bir daha bu acılar yaşanmasın diye. Bizim milletvekillerimiz tutuklandı. Genel başkanlarımız il yöneticilerimiz tutuklandı. İl başkanlarımız öldürüldü hapishaneler atıldı. Sadece Diyarbakır değil. Mamak doldu, metris doldu. Biz hiçbir zaman acılarımızı propaganda konusu yapmadık. Acıyı bal eyledik. Aynı acıyı başkaları yaşamasın istedik. Ama onlar bizim acılarımızı istismar ediyorlar. Buna izin vermedik. Buna izin vermeyeceğiz."
"ÇÖZÜM POLİTİKAMIZI ANLATAMADIK"
Partisinin Kürt sorunu konusundaki çözümüne ilişkin politikasını halka anlatamadığına ve kabahatin kendilerinde olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Dedik ki bu sorunun parlamento düzeyinde çözmemiz lazım. Bir araya gelmemiz lazım. Oturup konuşmamız lazım bir toplumsal mutabakat sağlamamamız lazım. Türkiye’nin bu kadar derin sorununu parlamento dışında çözemezsiniz dedik. Çözeriz dediler. Biz de buyurun size kredi açıyoruz dedik. Ama ihtiyacımız yok dediler. CHP barışı savunan, barışçı bir parti değil dediler. Hayatımda duyduğum en saçma söz bu. Aynen söylüyorum düşüncelerimizi; CHP Kobanili Kürt’e Kerküklü Arap’a, Türkmen’e, Şengalli Ezidi’ye karşı IŞİD’in yanında yer almayacak kadar onurlu bir partidir" dedi.
"CHP OTORİTENİN KARŞISINDA DURAN BİR PARTİ"
Türkiye’de şu anda otoriter bir düzenin olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Şu anda Türkiye’de herkesi baskı altına alan otoriter bir düzen var. Buna karşı en sağlam duran parti CHP’dir. Demokrasiyi istiyorsak herkesin düşünce özgürlüğüne saygı göstermemiz lazım. Dediler ki ’Bu sorunu çözeceğiz.’ Biz de dedik ki çözmek istiyorsanız 4 temel ilke öneriyoruz size. Buna uyarsanız bu sorunu çözersiniz. Bir, Kürt sorunu çözmek samimi ve dürüst olacaksınız. Kazık atmak gibi bir niyetiniz olmayacak. İki, gizli kişisel bir ajandanız olmayacak. Üç, millete izah edemeyeceğiniz konulara girmeyeceksiniz ve dört, muhalefete ve millete bilgi vereceksiniz. Samimi ve dürüst olmazsanız baştan bu işi kaybedersiniz. Bu sorunu çözmek için samimi ve dürüst olun. Parlamento zeminini niye öneriyoruz. Bu kadar derin bir sorunu bir parti tek başına çözemez. Dedik ki buyurun kendiniz çözün, ‘CHP çözüm sürecine karşı’ dediler. Hangisine karşı çıktık. Siz biliyor musunuz ne olduğunu biz de bilmiyoruz nasıl karşı çıkacağız. Diyoruz ki bu yöntem doğru değil. Bu yöntem sorunu çözmez, bunu söylüyoruz. Ama yine de kalkıyorlar CHP’yi suçluyorlar. Çıkıp açıksa söylesinler biz bunu yaptık, CHP karşı çıktı. Ne yaptın da karşı çıktık? Anadilde savunma getirdiler. Biz dedik ki arkadaş bu olmaz. ’Niye olmaz’ dediler. Anadilde savunmayı hakimin önüne getiriyorsunuz. Kardeşim bu adam karakolda nasıl ifade verecek. ‘Anadilde savunmayı getiriyorum tercüman parasını sen vereceksin’ diyor. Biz de dedik ki bunu devlet ödeyecek. Tutukludan almayacaksın. Bakın biz hukukun üstünlüğüne inanan bir partiyiz. İnsan haklarına kadın erkek eşitliğine inanan bir partiyiz. Diyor ya ’Kadınlarla erkeklerle eşit değil’ diye, niye eşit değil? Onu da Allah yarattı diğerini de" diye konuştu.
"6-8 EKİM OLAYLARINI FAİLLERİ KİM"
Bütün bunların üzerine 6-8 Ekim olaylarının çıktığını ve Bingöl’de 2 polisin şehit edildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Arkasından Genç yolunda bir arabada 4 kişi öldürüldü. Cumhurbaşkanı da, Başbakan da dediler ki onların cezaları verildi. Sonra ortaya çıktı ki o insanların o olaylarla ilgisi yok. Peki failleri kim? Biz faillerin ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Halkı suçlayamazsın sen, devletsin git yakala bul. Yüksekova’da askerler öldürüldü, failler kim belli değil. Diyarbakır’da bir asker eşinin yanında alışveriş yaparken öldürüldü. Failleri kim, belli değil. Bizim dönemimizde faili meçhul hiçbir olay kalmayacak. Bölge halkından istediğim provokasyonlara prim vermeyeceğiz. Huzur içinde barış içinde yaşayacağız."
Kılıçdaroğlu, AK Parti dışında bu sorunu çözecek başka bir partinin olmadığının da söylendiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçim barajı indirilsin dedik. Diyarbakır cezaevi insan hakları müzesine çevrilsin dedim. Zorunlu göç mağdurlara uygun koşullar oluşturulsun dedik. Roboski aydınlatılsın, emri veren ortaya çıkarılsın dedik. Bütün faili meçhuller aydınlatılsın dedik. Mayınlı araziler temizlersin, topraklar topraksız köylülere verilsin dedik. Koruculuk sistemi kaldırılsın dedik. Sorunu çözün bize bilgi vermiyorsanız vermeyin, sorunu çözüyorsanız size kredi veriyoruz dedik. 9 Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı uygulayın dedik. Çözüm süreci şeffaf olsun dedik, inanç üzerinden siyaset yapmayın inanç üzerinden siyaset toplumu böler dedik. Diyarbakır’a TOMA değil hastane yapılsın dedik. Bunlar için mi alternatif değiliz?"
Toplantı daha sonra basına kapalı olarak devam etti.
Kaynak: iha