Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürü ve Sinop Alan Yönetimi Danışma Kurulu Başkanı Hikmet Tosun, “Sinop’ta su medeniyetinin kalıntıları ortaya çıkartılıp restore edilebilirse, Türk-İslam döneminde Sinop’u saran çeşme ağından bugün sular aktarılabilirse Sinop tarihine ve kültürüne en büyük hizmet edilmiş olur” dedi.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun "Sinop’un Su Medeniyeti" konulu bir açıklama yaptı. Tosun açıklamasında Sinop’un su medeniyeti hakkında bilgilere yer verdi. Sinop’un demokrafik yapısı ve nüfus yoğunluğunun Antik Dönem ve Selçuklular-Osmanlı Dönemlerinde bugünden çok daha zengin olduğu belirten Tosun, “Gerze ve Sinop çevresindeki koyu çevreleyen sahil bandında yürütülen yüzey kazı çalışmalarında Prof. Dr. Owen Doonan (ABD’li Bilim Adamı) bunu belgelemektedir. Bu bölgede birçok amfora fırınına ve tersane kalıntılarına rastlanmaktadır. Ada Mahallesi’ndeki her biri bir kapalı spor salonu büyüklüğündeki 4 adet sarnıcın depoladığı suyu bugün Sinop depolayamamaktadır. Balatlar Kilisesi’nde ki kazıda ortaya çıkartılan hamamlar, yüzme havuzları Antik Dönem’deki zengin gemicilerin uğrak yerlerinden biri olduğunu ve bu mekanda eğlendiklerinin buluntularını vermektedir. Sinop’un su ihtiyacı iki büyük su kaynağından sağlanmıştır. Ada Mahallesi’nde yer alan Sülük Gölü’nden ve Sinop’a yaklaşık 45 km mesafede bulunan Erfelek Şelaleleri’nden sağlanırdı. Roma Dönemi’nde Sinop’ta nüfusun hızlı artmasıyla birlikte Sülük Gölü şehrin su ihtiyacını sağlamakta yetersiz kalınca Erfelek Şelaleleri’ndeki su getirilmiştir. Antik yazar Plinius, Erfelek’ten getirilen suyun zeminin uygun olmamasının tünel yapımında çok büyük güçlükler çıkardığını yazmaktadır. Sülük gölünden ve Erfelek’ten kanallarla ve künklerle getirilen su, doğal eğim kullanılarak şehre gelirdi. Şehre gelen su, kollara ayrılarak mahallelere pişmiş toprak künklerle dağıtıyordu. Müze bahçesindeki taş künk, gelen suyu dağıtmak için yapılmıştır” diye konuştu.
Sinop’un Antik Dönem’den beri en önemli su kaynağının Sülük Gölü olduğunu ifade eden Hikmet Tosun, “Yanlış ağaçlandırmayla kurumaya terk edilmiştir. Sülük Gölü, sağlık turizmi için marka değer taşıyordu. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan sülük ve göz hastalıklarına iyi gelen Sülük Gölü’nün suyu yok edilmiştir. Bu bölgenin ekolojik dengesi bozulmuştur. Ayrıca dikilen ağaç kökleri alttaki tarihi dokuya ve sarnıçlara zarar vermektedir. Biran önce bu yanlış uygulamadan vazgeçilerek bölge eski konumuna getirilmelidir” şeklinde konuştu.
Sinop’ta Osmanlı Dönemi’nde çok sayıda çeşme yapıldığını ve bunların günümüze kadar kalabildiğini kaydeden Tosun şunları kaydetti: “Hemen hemen her sokakta iki ya da üç tane yer almaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğu yakın zamana kadar Sinoplulara hizmet vermekteydi. Ancak Amerikalıların radar inşaatında dinamit kullanmaları Ada’nın sularının kaçmasına ve akan çeşmelerin kurumalarına neden olmuştur. Günümüze ulaşan Osmanlı dönemi çeşmeleri: Sarımsaklı Çeşmesi, Halk Çeşmesi, Sehabettin Ağa Çeşmesi, Şehitler Çeşmesi, Saray Çeşmesi, Fışkıran Çeşmesi, Terazi Çeşmesi, Aslan Çeşmesi, Eski Vali Konağı Çeşmesi, Kefevi Çeşmesi, Bekir Paşa Çeşmesi, Kethüda Mehmet Ağa Çeşmesi, Balat Çeşmesi, Okullar Altı Çeşmesi, Reci Çeşmesi, Karakum Çeşmesi. Bu çeşmelerden ikisi Rum halk tarafından yapılmış ve mimari bezeme olarak diğer çeşmelerden farklılık teşkil etmektedir. Bu çeşmeler Okullar Altı Çeşmesi ve Reci Çeşmesi’dir. Günümüze ulaşamayan çeşmelerinde sayları bir hayli fazladır: Bu çeşmelerin hiç birisi günümüze ulaşamayıp sadece yazıtlarından ve Şerriye Defterlerinden bilmekteyiz. Anadolu Selçuklu Dönemi’nden İsmail Bey Çeşmesi. Osmanlı döneminden: Arasta Çeşmesi, Şatır Çeşmesi, Dalbazoğlu Çeşmesi, Hacı Kaptan Çeşmesi, Kara Hasanoğlu Çeşmesi, Kapan Çeşmesi, Şekerhane Çeşmesi, Mahruki Zade Hanım Çeşmesi, Susuz Çeşmesi, Kaleyazısı Çeşmesi, Mektep Çeşmesi, Hilmi Çeşmesi, Beyaz Kadın Çeşmesi, Tabakhane Çeşmesi, Hoca Kemal Çeşmesi’dir.”
Hikmet Tosun açıklamasının sonunda şu uyarılarda bulundu: “Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, su medeniyetinin kalıntıları ortaya çıkartılıp restore edilebilirse, Türk-İslam döneminde Sinop’u saran çeşme ağından bugün sular aktarılabilirse Sinop tarihine ve kültürüne en büyük hizmet edilmiş olur. Bu konunun akademik düzeyde araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların projelendirilmesi ve konunun muhatabı olan tüm paydaşların üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri kültür mirasına en büyük katkı olacaktır. Şu unutulmamalı ki, doğru proje kaynağını bulur.”
Kaynak: iha