Türkiye’de 2013 yılında ölen her 5 kişiden ikisinin kalp-damar hastalığına bağlı nedenlerden hayatını kaybettiği bildirildi.
Adana İl Sağlık Müdürlüğünden yapılan açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2008 yılında 57 milyon kişinin öldüğü ve tüm ölümlerin yüzde 63’ünün bulaşıcı olmayan hastalıklar sonucunda meydana geldiği belirtildi. Dünyada her 3 kişiden 2’sinin bulaşıcı olmayan hastalık nedeniyle hayatını kaybettiği vurgulanan açıklamada, bulaşıcı olmayan hastalıklar içerisinde ise her 3 kişiden birinin ( 17.3 milyon kişi ) kalp ve damar hastalıklar nedeniyle öldüğü, bu ölümlerin 7.3 milyonunun kalp krizine bağlı olduğu kaydedildi.
Beklenilenin aksine ölümlerin yüzde 80’inin iyi gelir düzeyi olan ülkelerde değil, düşük ve orta gelir düzeyinde yer alan ülkelerde gerçekleştiğine dikkat çekilen açıklamada, "Kadınlarda risk düzeyi erken yaşlarda daha düşük iken, yaşın ilerlemesi ile risk artmakta ve hastalıktan kadınlar ve erkeklerde eşit olarak etkilenmektedir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artarak, 2030 yılında 23,3 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde 2013 yılında ölen her 5 kişiden ikisinin kalp-damar hastalığına bağlı nedenlerden öldüğü görülmektedir" denildi.
Davranışsal risk faktörlerinin koroner kalp hastalığının yüzde 80’inden sorumlu olduğu Kardiyovasküler hastalıkların çoğunun risk faktörleriyle mücadele edilerek engellenebildiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Kalp hastalıkları için davranışsal risk faktörleri, sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, tütün kullanımı ve alkol kullanımı yer almaktadır. Sağlıksız beslenme ve yetersiz fiziksel aktivite sonucunda bireylerde kan basıncında yükselme, kan şekeri yüksekliği, kan lipidleri yükselme, fazla kilo ve obezite görülür. Tütün kullanımının bırakılması, diyette tuz kısıtlaması, sebze-meyve tüketilmesi, düzenli fiziksel aktivite, alkolün zararlı kullanımından kaçınılmasının kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca hipertansiyon, diyabet ve yüksek kan lipidlerinin tedavisi de kardiyovasküler riski azaltır."
Sosyal ekonomik faktörler ve kültürel değişikliklerin (küreselleşme, şehirleşme) toplumun yaşlanması, stres ve herediter faktörlerin kardiyovasküler hastalıkların diğer belirleyicileri olduğuna dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi:
"30 yaş üstü her birey için kardiyovasküler riskin hesaplanması ve varsa davranışsal risk faktörlerine uygun müdahaleler ile kalp krizi, inme, kalp yetmezliği ve diğer komplikasyonların gelişmesini önleyebilecek tedbirlerin alınması önerilir. Her bir bireyin kalp ve damar hastalıklarına yol açan davranışsal risk faktörleri ile ilgili farkındalığının artırılması ve hasta olmamak için riskli davranışlarını olumlu davranışlara değiştirmesi için teşvik edilmesi, sağlıklı kalmak ve kalp ve damar hastalığına yakalanma riskinden uzak durmak için sağlıklı beslenmek, yeterli sebze-meyve tüketmek, diyetimizdeki tuz, şeker ve yağ miktarını azalmak, düzenli fiziksel aktivite yapmak gerekmektedir.
Her gün en az 30 dakika süreyle yapılan düzenli fiziksel aktivite kalp sağlığını sürdürmeye yardım eder.
Kalp sağlığımız için düzenli fiziksel aktivite yapmalı, tütün ve tütün ürünleri, alkol kullanmamalı, kardiyovasküler riskimizi (kilolu veya obez olup olmadığımızı, kan basıncımızı, kan şekerimizi ve kan lipidlerimizi) öğrenmeli, hekim tavsiyelerine uymalıyız."
Kaynak: iha