Genel

Sınır kavramını öğrenmeyen çocuklarda akran zorbalığı eğilimi daha yüksek

- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Pınar Vural: - "Tapılan çocuklar metaforu gerçekten düşündürücü. Ailelerin çocuklarına artık böyle taptıkları, ne yapmak istiyorlarsa, ne söylüyorlarsa hiç sınır koymadıkları bir durum var. Çocuklarda da o zaman sınır almakla ilgili sorunlar ortaya çıkabiliyor ve ayrıca her türlü şeyi yapma konusunda kendilerinde hak görmeye başlıyorlar. Bu da zorbalığın birçok kaynağından biri" - "Bazı çocuklar, arkadaşlarına zorbalık yapılıyorsa bunu söylemek istediklerinde, 'İspiyoncu olursun' gibi tehditlerle, başka bir zorbalıkla durduruluyor"

İSTANBUL (AA) - MEHMET KARA - Son dönemde okullar ve dijital ortamda yaşanan akran zorbalığı vakaları, çocukların psikolojik gelişimi konusunda ailelerin üstlendiği sorumluluğu yeniden gündeme getirirken, uzmanlar, aşırı sevgiyle büyüyen, kontrolsüz ve sınır kavramını öğrenmeyen çocukların zorbalığa daha yatkın olduğunu belirtiyor.

Okul çağındaki çocuklar arasında giderek yaygınlaşan akran zorbalığı, dışlayıcı tutumdan sözlü ve fiziksel şiddete, siber zorbalığa kadar pek çok biçimde kendini gösteriyor.

Akran zorbalığı vakaları, öğrencilerin psikolojilerini olumsuz etkilerken, eğitim süreçlerinde de ciddi sorunlara yol açıyor.

Akran zorbalığı vakalarında "zorba" rolündeki çocukların birçok psikolojik sorunu olabileceğini bildiren uzmanlar, aşırı sevgi gösterilen, her istediği yapılan ve kontrolsüz çocuklar için kullanılan "tapılan çocuk" kavramına dikkati çekiyor.

Uzmanlara göre, ailede sınır kavramını ve empatiyi öğrenmeyen, eleştiriye kapalı çocuklar, başkaları üzerinde sözel ve fiziksel şiddete daha yatkın oluyor.

- "Tapılan çocuklar" zorbalığa eğilimli

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Pınar Vural, akran zorbalığı vakalarının Türkiye ve dünyada artışa geçtiğini ve bu konuya ağırlık vermek gerektiğini söyledi.

Akran zorbalığı vakalarında, zorba rolündeki çocukların önemli bir kısmında kontrolsüzlük, eleştiriye kapalı olma, hakimiyet kurma gibi eğilimlerin bulunduğunu anlatan Vural, "Tapılan çocuklar metaforu gerçekten düşündürücü. Ailelerin çocuklarına artık böyle taptıkları, ne yapmak istiyorlarsa, ne söylüyorlarsa hiç sınır koymadıkları bir durum var. Çocuklarda da o zaman sınır almakla ilgili sorunlar ortaya çıkabiliyor ve ayrıca her türlü şeyi yapma konusunda kendilerinde hak görmeye başlıyorlar. Bu da zorbalığın birçok kaynağından biri." diye konuştu.

Vural, ailelerin çocuklarına sevgi gösterirken, bir taraftan da empati, karşıdakine saygı gibi temel insani değerleri öğretmesi gerektiğini belirtti.

"Sınır koymanın" önemini vurgulayan Vural, "En temelde aile bazında düşündüğümüzde, bu sınırlar konulmadığında tabii ki çocuk daha sonra, daha ilkokula başladığında, okul öncesi eğitime başladığında, daha büyük yaşlarda akran zorbalığı benzeri şeyleri yapmayı kendinde hak görüyor. Sınır almak istemiyor. Kendini denetlemek istemiyor ve bunda belki de bir tuhaflık, bir anormallik de görmüyor." ifadelerini kullandı.

- Zorbalar ortalıkta korku saldıklarında kendilerini güçlü algılıyor

Prof. Dr. Vural, gençler arasında anlaşmazlıkların normal olduğunu ancak bilinçli, uzun süreli sözel ve fiziksel şiddet ile aşağılamanın akran zorbalığı anlamına geldiğini anlattı.

Zorbalığın temelinde "güçlü hissetme" ve "kontrol" duygusunun olduğunu belirten Vural, "Kim yapıyor zorbalığı? Aslında güçlü hissetmek isteyen, daha doğrusu farklı şekilde kendini güçlü hissedemeyen çocuklar ve gençler yapıyor. Ortalıkta korku saldıklarında kendilerini güçlü algılıyorlar. Halbuki hep söylüyoruz ki kendini güçlü hissetmek, aslında duygularını, öfkeni, kızgınlığını, üzüntünü yönetebildiğin noktada başlayan bir şey. Zorbalar çekingen olan, daha içe dönük olan çocukları seçiyor." dedi.

Vural, sanal zorbalığın son dönemlerde ciddi artışta olduğuna değinerek, "Çoğunlukla biz yetişkinlerin gözünden kaçabilen kısmı da sanal zorbalık. İnternet üzerinden dedikodu yaymak, tehditler göndermek, korkular ortaya çıkarmak ya da işte izinsiz herhangi bir fotoğrafını, herhangi bir belgesini yayınlamak gibi sanal alemde ortaya çıkan, daha çok suyun altından ilerleyen gizli bir zorbalık var. Bu konuda aileler dikkatli olmalı." diye konuştu.

- Zorbalığı anlatanlara da "İspiyoncu olursun" diyerek zorbalık yapılıyor

Prof. Dr. Vural, zorbalığa maruz kalanların ya da tanık olanların bunu öğretmenleri ya da velilerine anlatmaları gerektiğine ancak "ispiyonculuk" olarak tanımlanan başka bir zorbalık türünün bunu engellediğine dikkati çekti.

Vural, zorbaların bir grup halinde olabileceğini de belirterek, şunları kaydetti:

"Bazı çocuklar, bazen zorba, kendilerine de zorbalık yapmasın diye ya da onun yanında o güçten faydalanmak için, yani onunla birlikte onlar da kendilerini güçlü hissettikleri için zorbanın yanında oluyor. Bazıları da seyirci kalıyor. Yani olana bitene sadece dışarıdan bakıyorlar. Yani mağdur olan kişiyi ya da zorbalığa uğrayan kişiyi korumak adına herhangi bir girişimde bulunmuyorlar. Bazı çocuklar, arkadaşlarına zorbalık yapılıyorsa, bunu söylemek istediklerinde 'İspiyoncu olursun.' gibi tehditlerle, başka bir zorbalıkla durduruluyor."

Gençlere bu konuda öneride de bulunan Vural, zorbaların yaptıklarının yetkililere söylenmesinin sadece mağdurlar değil zorbalar için de "iyilik" olacağını belirtti.