Padişaha beddua etmenin bedelini ağır ödedi! Galerinin devamı için tıklayınız...

Cihan Padişahı Sultan İkinci Mahmud Han, tebdil-i kıyafet (kıyafet değişikliği) ederek Silahdar Ağa ve bazı devlet erkanı ile beraber Sultan Mehmed Camii (Fatih Camii) yakınlarında bir ekmekçi fırınının önüne geldi. Halkın ekmek almaktaki sıkıntısını görüp bira orada bekledi.

Bir kadın iki ekmek alıp dönerken; Padişahın gözü kör olsun. Bak şu ekmeğe ve bak şu ekmeği alıncaya kadar çektiğimiz sıkıntı ve zahmete! dedi. Kadının bu sözlerini padişah da duydu. Padişahın yanında bulunanlardan birisi; Baka kadın, padişah neylesin, bu çektiğiniz kendi alın yazınızdır. Padişahın tarlası, öküzü ve çifti yok ki ekip, biçip Allahın kullarına vere. Bunu siz Allahtan bilin, yoksa padişah neylesin! dedi. Kadın biraz daha beddua ederek oradan uzaklaştı.

Bu durum padişahın çok gücüne gitti, fakat sabretti. Dönüp saraya geldiğinde o gece bu duruma çok hayret ve taaccüp etti. Hırka-i Şerif Odasında Cenab-ı Rabbül-İzzete dua ve niyaz edip yalvararak Ümmet-i Muhammedin rahat ve huzurunu istedi.

Ertesi sabah Silahdar Ağaya yüz kuruş vererek o fırına gönderdi. Vermiş olduğu yüz kuruşu kendisine beddua eden o kadına vermesini emir buyurdu. Silahdar Ağa ile birkaç kişi yine tebdil-i kıyafet ederek o fırına geldiler ve kadını sordular. Kalabalıktan bir kimse kadını tanıdığını fakat nerede oturduğunu bilemeyip, ancak bunu mahalle ekmekçisinin bilebileceğini söyledi. Mahalle ekmekçisi, kadını ve hanesini bilip, bunları alıp kadının evine götürdü.

Kadını çağırdıklarında, o gün bu bedduayı edip hanesine vardığında, kadında bir göz ağrısı başladığını ve sabaha kadar iki gözünün kör olduğunu gördüler. Keramet sahibi padişahın aleyhinde konuşarak nankörlük eden kadının bedduası kendisine isabet etmişti. Padişah-ı alem hazretlerinin velilik ve kerametleri herkes tarafından görülmüş ve dilden dile dolaşmıştır.