TBMM (AA) - TBMM Başkanı Kurtulmuş, Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın 15 Ağustos'taki Ankara ziyaretinde TBMM Genel Kurulu'na hitap etmesine ilişkin değerlendirmesi soruları Kurtulmuş, Abbas'ın TBMM'de konuşma yaptığı günün hem Türkiye hem de TBMM tarihi için oldukça önemli olduğunu söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 24 Temmuz'da ABD Kongresi'nde konuşma yapacağı haberini aldıktan sonra hemen harekete geçerek 12 Temmuz'da Filistin Devlet Başkanı Abbas'a resmi davet yazısı yazdığını ve kendisini 24 Temmuz'da TBMM'de konuşma yapması için davet ettiğini aktaran Kurtulmuş, "Bizim planlamamız, düşündüğümüz, aynı gün burada konuşturmaktı. Resmi yazıdan önce de kendisiyle irtibata geçildi ama onun sağlık sebepleri ve başka nedenlerle Sayın Abbas'ın o gün buraya gelmesi mümkün olmadı." diye konuştu.

Abbas'la birlikte suikaste uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'yi de TBMM'ye davet etmeyi planladıklarını anlatan Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Heniyye de locadan toplantıyı izleyecekti. Bunları Sayın Cumhurbaşkanımızla da uzun istişare ettik. Hatta rahmetli Heniyye'yi tören salonunda gayriresmi bir programda Gazze'de olan bitenleri anlatması için davet edecektik. Fakat bu planlamalarımızdan 5-6 saat sonra İsmail Heniyye'nin şehadet haberi geldi." ifadelerini kullandı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın TBMM Genel Kuruluna hitap ettiği oturumun, Meclis tarihinin en kalabalık oturumlarından biri olduğunu, Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilerin temsilcilerinin oturuma katılarak Abbas'ın ziyaretine destek verdiğini vurguladı.

Filistin davasına çok ciddi bir destek verdiklerinin altını çizen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin 3 maddesi daha kabul edildi Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin 3 maddesi daha kabul edildi

"Topyekun TBMM ve Türkiye siyasetinin Filistin davasının arkasında durduğunu bütün dünyaya göstermiş olduk. Bu toplantıdan önce de 7 Ekim olaylarından bu yana 4 kez TBMM ortak duyarlılığını ortaya koydu. Bunlardan iki tanesinde partilerin grup başkanvekillerinin imzasıyla ortak bildiriler okundu. İki sefer de Başkanlık Tezkeresi olarak bizim Meclise gönderdiğimiz metin okundu, oybirliğiyle kabul edilmiş oldu. Ayrıca TBMM'nin özellikle Uluslararası Adalet Divanı'ndaki yargılama süreci içerisinde Meclis'ten 3 arkadaşımızı görevlendirdik, onlar da her safhasında mahkemenin süreçlerine dahil oldular. TBMM topyekun Filistin davasında durduğu yeri her adımda gösterdi. Abbas'ın ziyareti vesilesiyle de bir arada duruşumuzu bütün dünyaya bir kez daha göstermiş olduk."

Kurtulmuş, bir soru üzerine, "Bizim siyasi muhatabımız Filistin halkının tamamıdır. Tam manasıyla özgür bir Filistin devleti kurulana kadar bütün Filistinli kardeşlerimizle bu mücadelenin yanında ve arkasında olacağız. Filistin'e yapılacak en büyük kötülük Filistin'deki gruplar arasında ayrışma yapmaktır ya da burada bir şekilde taraf tutmaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"Hiçbir şekilde Filistin konusuna destek vermekten çekinmeyiz"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Filistin'i ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna da İsrail'in Gazze'ye saldırılarının başlangıcından itibaren bu tür tekliflerin geldiğini söyledi.

Kurtulmuş, zaman zaman Filistin'e ziyaret konusunun gündeme geldiğinin hatırlatılması üzerine, "Hepimiz yarın sabah Gazze topraklarına gitmek, Filistin'e en yakın desteği vermek isteriz ama nasıl sonuç alacağımızı, en faydalı şekilde nasıl ortaya koyacağımızı hesaplayarak, planlayarak gitmek lazım. Biz, hiçbir şekilde Filistin konusuna destek vermekten çekinmeyiz." diye konuştu.

Arap Birliği ve İslam ülkelerinin Filistin konusunda sessiz kalmasını eleştiren Kurtulmuş, tüm dünyanın Filistin konusunda çok kötü bir sınav verdiğini ifade etti. İslam ülkelerinin yönetimlerinin çok büyük kısmında ciddi bir sessizliğin hakim olduğuna işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail'in en büyük gücü ne teknolojisi ne uluslararası medyadaki hakimiyeti ne uluslararası karar mekanizmaları üzerindeki siyonist lobinin gücü ne dünyanın en büyük ordularından birisine sahip olması ne dünyanın en kuvvetli silah teknolojisinin bütünüyle emrine verilmiş olmasıdır. İsrail'in en büyük gücü İslam dünyasının bölünmüş ve parçalanmışlığıdır. Orada yok edilmeye çalışılan sadece 2 milyon Gazzeli insan değildir. Onlar canlarıyla büyük bir mücadeleyi ortaya koyuyorlar ama bir meczup daha dün kalktı, Mescid-i Aksa'nın bahçesinde bir Yahudi tapınağının inşa edilmesinin gerekli olduğunu anlattı. Aklını yitirmiş, hazır bölgeyi bu kadar bölünmüş, parçalanmış bulmuşken, Amerika'yı ve diğer koalisyon ortaklarını yanında bu kadar büyük bir askeri ve siyasi destek verir bulmuşken diyor ki adamlar 'son altın vuruşu yapalım ve bu işi bitirelim.' Altın vuruş nedir? Arz-ı Mevud'dur. Dolayısıyla burada sadece İslam dünyası değil dünyadaki bütün insaf sahibi insanlar, dünya sisteminin daha büyük problemlerle karşılaşmaması için bu konuda aktif bir eylemliliğin içerisinde olmak zorundadır."

"Bu sessizliğin sebebinin Hamas olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna Kurtulmuş, "Hayır, düşünmüyorum. Bu da tam bir yanılgıdır, Siyonist lobinin, propagandanın göz boyaması, göz korkutmasıdır. Benim çocukluğumda, gençliğimde ne Hamas vardı ne de başka bir şey vardı, bir tane El Fetih vardı ve İsrail'in bütün propaganda mekanizması El Fetih'i kötülemek üzerine kurulmuştu. Mesele ne El Fetih'tir ne Hamas'tır. Seküler Filistinli ile dindar Filistinli arasında siyonistler ayrım yapmazlar. Siyonistler için bir kendileri vardır bir de kendilerine hizmet etmekle mükellef olan insanlar vardır. Hamas üzerinden Filistin'i kim okuyorsa yanlış okuyor. Bu bölgede bir Filistinli varlığını istemiyorlar." yanıtını verdi.

TBMM Genel Kurulunun olağanüstü toplantısında yaşananlar

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, CHP'nin "Anayasa Mahkemesinin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili verdiği karara ilişin genel görüşme yapılması" önergesini ele almak üzere 16 Ağustos'ta olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulunda yaşananları da değerlendirdi.

Genel Kurulda yaşananların kabul edilemez olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Birisinin kalkıp, durduk yerde, dile alınmayacak ağır hakaretlerle Meclis'in büyük çoğunluğunu oluşturan bir partinin mensuplarına hakaret etmesi asla kabul edilemez. Ondan sonraki kavga görüntüleri de kabul edilemez. Bu, Türkiye'ye, TBMM'ye yakışmadı. Hele hele bir gün evvelki o ortak duruşa hiç yakışmadı." şeklinde konuştu.

Kurtulmuş, "Meclis'in yeni yasama dönemi başlamadan önce bütün Meclis Başkanvekillerini hatta Başkanlık Divanındaki arkadaşlarımızı toplayarak önümüzdeki dönemde bir daha TBMM'nin bu görüntülerin içerisinde olmaması için ortak bir hareket zeminini oluşturacağız. Ayrıca belli aralıklarla grup başkanvekili arkadaşlarımızı bir araya getirerek, Meclis'in bir vakar içerisinde yönetilmesinin temin edilmesi lazım. Burada herkese görev düşünüyor. Sadece Meclis kürsüsünde oturan o günkü Başkanvekili arkadaşımıza değil herkese büyük sorumluluklar düşüyor. Öncelikle bu kirli dilin mutlaka önlenmesi lazım." ifadelerini kullandı.

Geride kalan yasama döneminde Meclis'ten onlarca yasa çıktığını aktaran Kurtulmuş, "Bu kadar emek, bu kadar büyük nitelikli tartışmanın olduğu bir Meclis'te bunların hiçbiri konuşulmuyor, bir yıllık emek o günkü kötü görüntüler ve söylemlerle çöp tenekesine atılıyor. TBMM bunu hak etmiyor." dedi.

Kurtulmuş, olağanüstü toplantıyı TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın yönetmesine ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine CHP sözcülerinin TBMM Genel Kurulunu yönetme sırasının Gülizar Biçer Karaca'da olduğu yönündeki ifadelerinin yanlış bilgiden kaynaklandığını belirtti.

CHP'nin, Can Atalay kararına ilişkin TBMM Genel Kurulunu 10 Eylül'de yeniden olağanüstü toplantıya çağıracağına yönelik açıklamalarla ilgili de Kurtulmuş, şu ana kadar kendisine gelen bir olağanüstü toplantı çağrısı başvurusu olmadığını bildirdi.

"TBMM'nin mahkeme kararını değiştirme gücü yok"

Can Atalay'ın milletvekilliğini düşürülmesine yönelik tutumuna ilişkin eleştirilerle ilgili soru üzerine de Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Hukuk birtakım prosedürler içerisinde yürütülüyor. Bizim prosedürlerimiz içerisinde Anayasa Mahkemesinin bize yazdığı bir metin yok. Dolayısıyla biz Anayasa Mahkemesinin hangi kararını okutacağız? Bazıları 'Meclis Başkanı yazı yazsın, geçmişte falancalara yazmıştı' diye söylüyor. Ben onların hepsini satır satır, kelime kelime okudum. Bana birisi 'TBMM Başkanı yazı yazmış ve falanca mahkemenin verdiği yargı kararını ortadan kaldırmış' diye bir yol söylesin. Böyle bir şey yok. Olmayan şey üzerinden tartışmanın anlamı yok. Burada maalesef en başından itibaren iki yargı kurumu arasında çok ciddi bir içtihat farklılığı diyelim, sonuçta TBMM açısından tamamlanmış bir süreç var. TBMM olarak her şeyi yapabiliriz. İsterse yüksek yargı kurumlarının fonksiyonlarını bile değiştirebilir, anayasa değişikliği yapar, yasamanın böyle bir gücü var ama yasamanın bir mahkeme kararını değiştirme gücü yok.

"TBMM'nin 10 Eylül'de tekrar olağanüstü toplanmasına ilişkin yapılmış bir başvuru yok"

Kurtulmuş, CHP'nin olağanüstü toplantı açıklamalarının hatırlatılması üzerine TBMM'nin 10 Eylül'de tekrar olağanüstü toplanmasına ilişkin kendilerine yapılmış bir başvuru olmadığı belirtti. Kurtulmuş, "(AYM'nin Can Atalay kararıyla ilgili olağanüstü toplantı) Geldi, konuşuldu ve yasal olarak da tüketilmiş bir konu var. Aynı konuda zaten olağanüstü toplantı talep edilemez. Adı üstünde bu olağanüstü toplantı meselesini de çok sıradanlaştırmamak lazım diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulması ve TBMM iç tüzüğünü değiştirmesi gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:

"İç tüzük meselesi bir senedir çok yoğun çalıştığım konulardan birisi. Bir iç tüzük ihtiyacı var. Meclis'in yasama kalitesinin artırılması lazım. Komisyonların çok daha aktif çalışmasının temin edilmesi lazım. Özellikle bakanların ihtisas komisyonlarına gelmeleri ve oralardaki görüşmelere katılmalarının temin edilmesi lazım. Meclis'in çalışma düzeni, Meclis'in belli günleri sadece yasayla ilgili oylamaların yapıldığı bir gün olur, o gün sadece o iş görülür. Meclis'te grubu bulunmayan partilerin, bağımsızların da konuşabileceği imkanlar sağlanır. İç tüzük sadece şu partinin ya da bu partinin iç tüzüğü değil. Nihayetinde bu Meclis'te bulunan 600 milletvekilinin iç tüzüğü olacak."

Kurtulmuş, meclis başkanvekillerinin kendilerine göre yorumlayarak uygulamayacağı bir iç tüzük yapılması gerektiğini aktardı.

"Cumhurbaşkanı'na saygı göstermek asgariden her vatandaşının görevidir"

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan paylaşımına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Bu çok fazla. Herhangi bir ülke için çok fazla. Demokratik olarak seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Sen hiç sevmeyebilirsin, nefret ediyor olabilirsin, hiç önemi yok. Halkın seçtiği, yüzde 52 oy verdiği bir Cumhurbaşkanı'na bu dille, bu üslupla hakaret edemezsin. Her küp, içindekini dışarıya sızdırır. Bu ülkenin, kim olursa olsun bir tane Cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı'na saygı göstermek asgariden her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının görevidir. Hele TBMM üyesi olan birisinin asla kabul edilemez. Akla ziyan bir şey. Doğrudan milli iradeye hakarettir. Tayyip Erdoğan'a oy versin ya da vermesin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese hakarettir. Bu kadar densiz, aşağılık sözlü saldırı için söyleyecek bir şeyim yok. Yorumlamak da istemem." ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, bir soru üzerine AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu'nun, dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik başvurusunun, dokunulmazlığın kaldırılması için yeterli olmadığını söyledi. Dokunulmazlığın kalkması için milletvekili hakkında bir fezleke olması, ardından ortak komisyonun toplanması ve Genel Kurul'da görüşülmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Şimdi bütün bunların hiçbirisi yokken, böyle bir işlem yokken, böyle bir dilekçenin işleme konulması mümkün değildir." ifadelerini kullandı. Kurtulmuş, aynı durumun geçen yıl Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır'ın dokunulmazlığının kaldırılması için yaptığı başvuruda da yaşandığını hatırlattı.

"İlk 4 madde tartışması zaman kaybı"

Kurtulmuş, şu anda Meclis'te bulunan partilerin tamamının ya yeni anayasa ya çok köklü bir anayasa değişiklik teklifini ya seçim beyannamelerinde ya da parti programlarında ifade ettiğini dile getirdi. İlk tur sonucunda Demokrat Parti hariç hiçbir partinin "biz bu işte yokuz, ne yaparsanız yapın" demediği gördüklerini kaydeden Kurtulmuş, "Şimdi birinci tur bitti. Bundan sonrasını inşallah güzel, açık bir şekilde yürüteceğiz. Sadece siyasi partiler değil, bütün toplum kesimlerine yayacağız. TBMM'nin öncülüğünde bu süreç yürütülecek." değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, Saadet Partisi temsilcileriyle gayriresmi bir yemekte bir araya geldiklerini ve bu yemekte her partinin temsilcisine, "Anayasanın ilk 4 maddesinin değişmesini istiyor musunuz?" diye sorduğunu, hepsinden "Hayır" cevabını aldığını söyledi. Parlamentoda bulunan büyük bir çoğunluğun ilk 4 maddeyle ilgili değişiklik talebinin olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, "İlk 4 madde tartışması yapmanın ben zaman kaybı olduğuna, Türkiye'de lüzumsuz tartışmaların kapısını açacağına, bu anayasa tartışmalarını da başından zehirleyeceğine inanıyorum." diye konuştu.

Kurtulmuş, yeni anayasa sürecine ilişkin takvimin sorulması üzerine şunları söyledi:

"Bir yıl içerisinde, diyelim ki Ekim 2024'ten 2025'e kadar her ay planlanmış bir şekilde hangi gruplarla konuşacağız, sadece benim konuşmam değil, bütün Türkiye'nin konuşmasını, siyasetin konuşmasını, partilerin kendi tekliflerini olgunlaştırmasını sağlayacağımız böyle 1 yıllık bir süreç olursa, ümit ediyorum ki önümüzdeki sene ekim ayında da bu TBMM'de resmi olarak görüşülmeye başlanır. Bunun için de yani sadece anayasa görüşmeleri değil, Türkiye'de siyasetin dilinin, normalleşme diyoruz ya bunun mutlaka sağlanması lazım."

"Muhalefete tebrikat törenlerine katılmasını tavsiye ederim"

Siyasette normalleşmenin sağlanacağı zeminin TBMM olduğunu belirten Kurtulmuş, "İş yapacak olan adam diyalog ister. Konuşalım ki bir şey yapalım. İş yaptırmayacak adam kavga ister. Türkiye'de önümüzde 4 yıl seçimsiz bir sürecimiz var. Türkiye olarak büyük hedeflerimiz var. Türkiye olarak etrafımız böyle bir ateş çemberiyle çevrilmiş vaziyette. Yani hemen hemen dünyanın bütün büyük problem alanlarının tam ortasındayız. Böyle bir ülkenin her alanda güçlü, büyük bir Türkiye olması lazım. Toplumsal dayanışmasını temin etmesi lazım. İşte milli savunma sanayinde, ekonomide, kültürde, sanatta her alanda güçlü olması lazım. Bunun yolu Türkiye'de insanların, makul çoğunluğun orta noktada buluşmasını temin etmektir." diye konuştu.

Siyasetteki normalleşme sürecinin bitmediğini dile getiren Kurtulmuş, "Bütün muhalefetteki arkadaşlarımıza, partilerin liderlerine söylüyorum. Siyasi mücadele yaparsınız ama Türkiye'nin bir tane Cumhurbaşkanı var. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, AK Parti'nin Genel Başkanı olmakla birlikte aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'dır. Cumhurbaşkanı'nın katılan herkesin elini sıktığı, bayramlaştığı 2 resmi bayram var, biri 30 Ağustos, biri 29 Ekim. Burada en azından tebrikat törenlerine gidip yani çok sıradan bir şey bu aslında. Olması gereken bir şey. Buraya katılmalarını tavsiye ederim. Bunun kendi siyasetleri bakımından da doğru olduğuna inanırım. Bunun Türkiye'deki siyasi normalleşmeye de büyük katkısı olacağını düşünüyorum."

Muhalefetin erken seçim çağrısı

Muhalefetin erken seçim çağrısının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, muhalefetin bunu isteyebileceğini ancak son seçimde milletin verdiği oyların, 2028'e kadar mevcut parlamentonun ve Cumhurbaşkanının devam etmesi için verilen oylar olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, "Görev böyle tanımlanmıştır. Tanımlayan kim? Millet. Şu anda biz erken seçim olacak, olmayacak, kim talep edecek, etmeyecek bunları bilmiyoruz. Bildiğimiz bir tek şey var. 2028'in sonuna kadar bütün parlamentonun ve hükümetin ilgili görevlilerin kendi görevlerini en iyi şekilde yapmaya devam etmesi lazım." diye konuştu.

ABD'deki başkanlık seçimlerine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye-ABD ilişkilerinin hiçbir zaman düz bir çizgide seyretmediğini, çok iyi zamanların da "ilişkiler koptu" denilen zamanların da olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Biden'ın çekilme süreci gösterdi ki Amerika'yı isimlerden ziyade lobiler yönetiyor. İç içe geçmiş, matruşka gibi 7-8 katmanda olan çıkar çevrelerinin yönettiği bir şey. Amerika ve Türkiye arasında ilişkiler zaman zaman çok gerilmesine rağmen hiçbir zaman kopmadı. Kim seçildi, bu Amerikan halkının tercihidir. Bizim şahsi değerlendirmelerimiz olabilir ama bunun, devlet yönetimi açısından kıymetiharbiyesi yoktur. Amerikan halkı kimi göreve getirirse Türkiye onunla çalışır."

"İsrail'in yanında durdukça kitlelerin itimadını kaybediyor"

ABD'nin İsrail'e verdiği kayıtsız şartsız desteğin "Amerikan rüyasının" tamamen hafızalardan silinmesinin yolunu açtığını söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Güç kaybediyorlar ve İsrail insanlık suçu işledikçe ve bunun yanında durdukça önce kendi vatandaşlarının sonra da dünyada demokrasi, demokratik değerler inancı içerisinde olan büyük kitlerin itimadını kaybediyorlar. Amerika'nın dünya hakimiyetini kaybetmesinin arkasındaki temel şey dünya halklarının gözündeki itimadını kaybetmiş olmasıdır. Burada Türkiye'nin önüne çok büyük imkanlar çıkıyor."

Türkiye'nin yeni dünya sistemi içerisinde gücünü artırması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, bunun en temel şartlarından birisinin istikrasızlıkların olduğu bölgede Türkiye'nin kendi iç istikrarını sağlaması olduğunu dile getirdi.

Dış siyasette normalleşmenin, yıllardır söylediği bir şey olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bunlardan birisi de Suriye ile normalleşmedir. Suriye ve Türk halkı, birbirine hiçbir husumeti olmayan iki milletten bahsediyoruz. Bütün bunlarla ilgili bir normalleşme sürecinin, Türkiye'nin de katkılarıyla, hızlandırılması..." dedi.

Suriye ile Meclis başkanları düzeyinde bir görüşmenin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türk devlet aklının süreci sürdürdüğünü ifade ederek, "Eğer burada bize de bir sorumluluk düşerse biz zaten o sorumluluğu yaparız. Zaten devam eden bir süreç var." değerlendirmesini yaptı.

Parlamenter diplomasiye önem verdiklerini vurgulayan Kurtulmuş, parlamenter diplomasi açısından kendilerine yapacak bir şey düşerse bu sorumluluğu yerine getireceklerini vurguladı.

"İsrail kendisine meydan okuyabilecek güç bırakmadı"

Suriye özelinde bölgede son 13 yılda kazananın kim olduğunun sorulması üzerine Kurtulmuş, bölgede tek kazananın İsrail olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

"Bütün bu parçalanmaların, bölünmelerin, iç çatışmaların içerisinde, 'falanca ülke şu kadar üs kurdu, falanca ülkenin şu kadar karada milisi var...' Bunların hepsini geçin. Bunların hepsi yan çıktılardır. Bir numaralı çıktı, İsrail bu bölgede kendisine meydan okuyabilecek hiçbir güç bırakmadı."

İsrail'in saldırılarıyla başlayan sürecin bölgeye yayılması endişesi taşıyıp taşımadığı sorulan Kurtulmuş, bu endişeyi taşıdığını belirtti.

Eskiden savaşlar başlarken de bitirilirken de diplomasinin kullanıldığını ifade eden Kurtulmuş, bunun aklı, mantığı olan bir ülkeyle yapılabileceğini söyledi. Kurtulmuş "Netanyahu ve çetesi, hiçbir kuralı, hiçbir ahlaki normu... Adam geliyor, Tahran'da kendisinin siyasi rakibi olarak gördüğü birisini, bir egemen ülkenin sınırlarını ihlal ederek vurup şehit ediyor. Elini kolunu sallayarak da gidiyor." diye konuştu.

"Bu tehdidin kime döneceği belli değil"

Numan Kurtulmuş, İsrail'in Gazze'deki katliamı konusunda Türkiye olarak her platformda üzerlerine düşeni yapmaya çalıştıklarını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Uluslararası camia, bir an evvel Netanyahu ve çetesini durdurmak zorunda. Bir gün bu tehdidin kime döneceği belli değil. Herkesin aklını başına toplaması lazım, başta bölge ülkelerinin. Bölge ülkeleri birbirlerinin güçlerini test edeceklerine, hep beraber İsrail'e karşı ortak bir şey içerisinde olsalardı belki bambaşka bir sonuç ortaya çıkardı. Biz Türkiye olarak her platformda üzerimize düşeni yapmaya gayret ettik. Devlet ve millet olarak müşterek hareket eden ender ülkelerden biriyiz. Gittiğimiz her platformda Gazze'deki soykırımdan bahsediyoruz ki metinlerin içerisine girsin ama maalesef bakıyorsunuz ki bölgedeki İslam ülkelerinin birçoğundan ses soluk çıkmıyor."

"Siyasi niyetlerini çok net ortaya koymaları lazım"

"Rusya-Ukrayna savaşında yeni bir döneme mi girdik, bu dönemde pozisyonumuzu koruyabilir miyiz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin durduğu pozisyonun her iki ülke tarafından da takdir edildiğini belirtti.

Türkiye olmasa, iki tarafla konuşabilecek başka bir ülkenin bulunamayacağına vurgu yapan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın süreci aktif bir şekilde götürdüğünü anlattı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu konuyla ilgili çekincelerimizi saklı tutmak şartıyla her iki tarafın da kabul edebileceği, adil ve makul bir barışın sağlanması için neredeyse son noktaya geldik. Dolmabahçe görüşmelerinde iş hemen hemen bir imza noktasına gelmişti. Ama ne yazık ki bazı ülkeler savaşın bitmesini istemedi. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna'daki savaş üzerinden Avrupa kıtasını konsolide etmeye çalışıyor, Rusya'yı ciddi bir sıkıntı ile meşgul etmek istiyor hem de bölgesel bir türbülansın olmasını orada güç dengeleri bakımından önemli görüyor. Öncelikle Ukrayna ve Rusya'nın, bu savaşın bir an evvel bitirilmesi için kendi siyasi niyetlerini çok net ortaya koymaları lazım."


Muhabir: Gazi Nogay, Ahmet Buğra Olaç,Aykut Yılmaz

Kaynak: aa